İnsanlık tarihinin en büyük ve en gizli projelerinden biri… Sadece 2. Dünya Savaşı’nın sonunu getirmekle kalmayıp, aynı zamanda insanlık tarihinin en büyük bilimsel ve teknolojik başarılarının bir kaynağı olarak kabul edilen bir deney. Manhattan Projesi ve arkasındaki gerçeğin hikayesi.
Manhattan Projesi, 2. Dünya Savaşı sırasında dünyanın ilk nükleer silahlarını üreten Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin gizli araştırma ve geliştirme programının kod adıydı. Proje, Washington liderliğinde yürütüldü, ancak projenin ortakları arasında İngiltere ve Kanada da vardı.
Fizikçi J. Robert Oppenheimer tarafından yönetilen Manhattan Projesi‘nin amacı, Nazi Almanyası‘ndan önce nükleer silah geliştirmekti.
Proje başarılı oldu ve 16 Temmuz 1945’te ilk nükleer silah Alamogordo, New Mexico‘da test edildi. Bir aydan az bir süre sonra, 6 ve 9 Ağustos 1945 tarihlerinde Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombaları atıldı ve Japonya teslim oldu, bu da 2. Dünya Savaşı‘nın sona ermesine yol açtı.
Manhattan Projesi Neden Yapıldı?
Manhattan Projesi, nükleer fisyonu keşfeden ilk ülke olan Nazi Almanyası‘nın nükleer silah geliştirmesi üzerine endişelerle başladı.
1939’da Nazi Almanyası‘nın Polonya‘yı işgalinden sonra, Albert Einstein ve beraberindeki önemli bilim insanları Nazilerin nükleer bomba yapabileceğini öngördü. Bunun tüm insanlığı tehdit eden bir tehlike olması nedeniyle durumu Washington yönetimine bildirdi.
Dönemin başkanı Franklin D. Roosevelt’e yazılan mektupta nükleer silah geliştirmeye yönelik araştırmaları finanse etmesi çağrısı yapıldı. Roosevelt, projeyi denetlemek için Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Ofisi’ni (OSRD) kurdu.
İlgini Çekebilir
Manhattan Projesi’nin Karşılaştığı Zorluklar
Gerçek bombaların ana araştırma ve geliştirme çalışması, nükleer fizikçi J. Robert Oppenheimer tarafından yönetilen Los Alamos Laboratuvarı‘nda yapıldı.
Laboratuvarda, dünyanın her yerinden en parlak bilim insanları ve mühendisler bir araya geldi. Yeni keşfedilen nükleer fisyon sürecini kullanarak işlevsel bir nükleer silah tasarlamak ve inşa etmek için çalıştı.
Öncelikle, laboratuvarın saf metal haline getirilebilmesi için çözünür ürünleri azaltma yöntemleri geliştirilmesi gerekiyordu. Ardından bu metaller, gereken şekillerde imal edilmeliydi. Süperkritik kütle (ve sonuç olarak nükleer patlama) elde etmek için farklı miktardaki çözünür malzemelerin hızlı bir şekilde bir araya getirilmesi gerekiyordu. Bunun yanı sıra, uçaktan atılabilecek ve hedefinin üzerindeki havada patlamak için gerekli anda birleştirilebilecek bir silahın yapımı da gerekiyordu.
Proje birkaç zorlukla karşı karşıyaydı – özellikle bomba için gereken malzemeler olan yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyum ve plütonyumun büyük miktarlarda üretilmesi gerekiyordu. Bu amaçla, Tennessee‘deki Oak Ridge tesisi ve Washington eyaletindeki Hanford tesisi gibi birkaç büyük ölçekli tesisi inşa edildi. Binlerce işçi istihdam edildi, ancak birçoğu yaptıkları işin gerçek amacının farkında değildi.
Başka bir zorluk ise gizlilikti. Proje, yalnızca seçkin birkaç kişinin gerçek amacını bildiği en yüksek düzeyde güvenlik açıklamasına sahipti – proje o kadar gizliydi ki, Başkan Roosevelt bile ayrıntılarından tam olarak haberdar değildi.
Kısa Vadeli Sonuçları
Bu zorluklara rağmen, proje başarılı oldu. 16 Temmuz 1945’te, ilk nükleer silah Albuquerque, New Mexico‘nun 120 mil güneyindeki Alamogordo hava üssünde bir testte patlatıldı.
20 bin ton TNT‘ye eşdeğer bir patlaması vardı ve sıcaklığı milyonlarca dereceye ulaşan bir ateş topu yarattı. Sonuçta oluşan mantar bulutu 12 bin 200 metre genişliğindeydi ve çevredeki çöl yüzeyi 730 metre yarıçaplı bir camlaşma oluşturdu.
Manhattan Projesi‘nin başarısı, Amerika Birleşik Devletleri‘nin Ağustos 1945’te Hiroşima ve Nagazaki kentlerine atom bombası kullanmasıyla dünya olayları üzerinde derin etkiler yarattı. Bu, Japonya‘nın hızlı teslim olmasına ve Pasifik Savaşı‘nın sona ermesine yol açtı
Uzun Vadeli Sonuçları
Manhattan Projesi aynı zamanda nükleer çağı başlangıcı oldu. Dünyada pek çok ülke nükleer silahlanma yarışına girdi. Bu uluslararası ilişkileri başka bir boyuta taşıdı. Sürekli bir gerilim hali ve nükleer savaş tehdidi her geçen gün büyüdü. Özellikle 1962’deki Küba Füze Krizi bunun en büyük örneklerinden.
Manhattan Projesi ayrıca bilim ve teknoloji üzerinde büyük etki yaptı. Proje, bilim ve mühendislikte en parlak zekaları bir araya getirdi ve çalışmaları, bilgisayarın, internetin ve nükleer enerjinin geliştirilmesi gibi birçok teknolojik ilerlemenin temelini attı.
Proje ayrıca ABD Atom Enerjisi Komisyonu‘nun, daha sonra ABD Nükleer Düzenleme Komisyonu olarak bilinecek olan kurumun, kurulmasına yol açtı.
Manhattan Projesi bilimsel ve teknolojik ilerlemelere öncülük etti ancak bugün hala nükleer silahların yıkıcı gücünün bir hatırlatıcısı olarak anılıyor.