Yüzlerce yıl hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu her açıdan ilgi çekici. Osmanlı tarihiyle ilgili genel geçer bilgilerin yerine “Osmanlı’da engelliler sarayda hangi kritik görevde bulunuyordu?” sorusunu araştırdık.
Osmanlı saray hayatıyla ilgili günümüzde bir çok kitap yazılıyor hatta padişah, eşleri ve anneleri arasında geçen güç mücadelelerini konu eden birçok dizi çekiliyor. Ancak dizilerde değinilmeyen noktalardan biri de Osmanlı’da engelliler ve saraydaki kritik görevleri.
Osmanlı’da Engelliler

Osmanlı Sarayı’nda çok sayıda sağır ve dilsiz memur istihdam edilirdi.
Dilsizlere, daha ziyade Farsça’da aynı manaya gelen bîzebân denirdi. Bunlar, Saray’ın Enderûn denilen ve padişahın çalışma ofislerinin bulunduğu iç kısmında, Fatih Sultan Mehmed zamanından itibaren istihdam edilmeye başlandı.
17. asır sonlarında Enderun’da 10 (on) kadar sağır-dilsiz vardı. Bunlar yüksek rütbeye terfi edemezlerdi.
Sadece Enderûn’da değil; Bîrûn’da, yani sarayın diğer kısımlarında çalışan kapıcılar ve infaz memurları arasında da sağır-dilsizler vardır. Osmanlı’da engelliler, sadece gizliliğin muhafazasında değil; üçüncü şahıslarla irtibat kurulmasında ya da rüşvet engellemek amacıyla istihdam edildiler.
Nitekim sağır-dilsiz cellâd, vazifesini icra ederken, mahkûmun yalvarmalarına ve vaadlerine kulak veremezdi.
Dilsiz Dili
Sağır-dilsizlerin, birbirleri ve başkalarıyla anlaşmak üzere, kendilerine mahsus işaretleri ve el hareketleri vardı. Bunlara dilsiz dili denirdi. Bütün saray halkı da bu işaret dilini öğrenmişti.
Sultan II. Osman (1618-1622), bu dili gayet iyi öğrenen muhtemelen ilk padişahtır. Çünkü bu devirde dilsizlerin sayısı yüzü bulmuştur.

Enteresandır ki, mahremiyete bu kadar dikkat eden genç padişah, planlarını hanımına çıtlatınca, duymayan kalmamış, bu da tahtını ve hayatına mal olmuştur.
Hemen her padişah bu dili kullanmıştır. Devlet işlerinin görüşüldüğü toplantılarda, padişah, yanındakilerin anlamasını istemediği hassas bir şey söylemek isterse, bunu dilsizlere işaret diliyle anlatabiliyordu.