Denizin Devrimci Çocukları: Zuğaşi Berepe

Denizin Devrimci Çocukları: Zuğaşi Berepe

Her şeye rağmen yeryüzünde şarkı söylemek isteyenlerin hikayesi.

Zuğaşi Berepe yani denizin çocukları, onlar bu topraklarda kaderi asimile olmak olan topluluklardan yalnızca birine mensup olan; medya ve toplum tarafından yozlaştırılan dilleri ve kültürleriyle ısrarcı bir varoluş savaşı veren, laz olan ve lazca, hemşince şarkılar söyleyen bir rock grubu.

Türkiye’nin en karanlık yıllarından biri olan 1993 yılında, Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis suikastleri, Madımak ve Başbağlar katliamlarının yaşandığı o kaotik günlerde Türkiye’de yeni ve özgün bir rock grubunun temelleri atıldı.

Denizin Devrimci Çocukları: Zuğaşi Berepe

Ülkenin durumu göz önüne alındığında lazca sözlü ve politik içerikli müzik yapma fikri oldukça tehlikeliydi. Buna rağmen Mehmedali Barış Beşli ve Kazım Koyuncu lazca “biz” anlamına gelen “Şk’u” adlı bir lazca rock grubu kurdu. Kısa süre sonra İlhan Karahan ve Metin Kalaç’ın da dahil olmasıyla Zuğaşi Berepe adını alacak protest grup, unutulmaya yüz tutmuş ve yozlaştırılmış bir kültürü yeniden var etmek için çalışacaktı.

Zuğaşi Berepe üyelerinin, her şeye rağmen yeryüzünde şarkılar söylemek isteyenlerin laz olması zorunlu değildi. Nitekim grupta bir Kürt ve bir Türk de yer alıyordu. Amaçları lazca türkü söylemek olan grup, sol-politik mesajlara da şarkılarında sık sık yer veriyordu.

Denizin Devrimci Çocukları: Zuğaşi Berepe

Yıllar 1995’i gösterdiğinde grup ilk albümü lazcada “bilmiyoruz” anlamına gelen “Va Mişkunan” adlı albümü çıkardı. Albümün sert rock tınılarına, Karadeniz müziğinin en özgün enstrümanı olan tulum da eşlik ediyordu. Protest sözler ve özgün tarzlarıyla çıktıkları ilk konserlerde ülkenin bu müzik devrimine nasıl tepki göstereceğini bilmediklerinden tereddütler yaşadılar. Ancak halktan büyük bir ilgi gördüler.

İstanbul’da Nükleer Karşıtı Rock Festivali’nde boy gösteren Zuğaşi Berepe, grubun özgün parçalarından Ernesto Che Guevera’ya yazılmış “Ernesto”, özgürlük ve aşk için anlamına gelen “Oxoşk’va do Oropa Şeni” gibi politik şarkıların yanı sıra geleneksel laz şarkılarından “Golas Empula Yulun” ve “Avlask’ani Cuneli” gibi şarkıları da seslendirdi.

Yeni Albüm: İgzas

İlk albümün özellikle üniversiteli gençler arasındaki başarısı göz ardı edilmedi. İkinci ve son albümleri olan “İgzas” albümü de 3 yıl sonra 1998’te raflardaki yerini aldı.

Yeni albümde gruptaki enstrüman sayısını arttıran grup, tulum ustası Mahmut Turan’ı ve  daha birçok müzisyeni kadrosuna kattı. Sert rock tınılarını biraz daha hafifletip daha teknik bir altyapıyı tercih ettiler. Albüme Lazcanın yanı sıra Hemşince bir parça da ekleyen grup Hemşince’nin Türkiye’de ilk kez sahnelerde duyulmasını sağladı.

Grubun kurucularından Mehmedali Barış Beşli, İgzas albümünü böyle tanımlamıştı:

“Dünyanın üzerinde kötülük hüküm sürüyor. Çoğu kez karşımıza egemenlerin tahakkümü olarak çıkıyor bu. Ve hayatın varlığından beri varolan ölüm. ‘İgzas’ daha çok hayatımızın doğum-ölüm yolculuğunu anlatıyor. Aşk ise bu dünyanın anlaşılırlığının dışında bir ada. Sürekli dibe gömülen. İşte müziğimiz kötülüğe karşı yapılan büyü gibi. ‘Didamangisa’larla , ‘k´ankuşbadi’lerle, ‘ç´ink´a’larla yapıyoruz bunu. Lazca. Belki bir tek kendimizi büyüleyebildiğimiz bu büyünün dili. Kadim, direngen ve ölümlü. Haydi gidelim.”

Türkiye’de lazca dilinin varlığının kabulüne ve çok kültürlü müzik devrimine öncü olmuş, ülkenin ilk laz-rock grubu Zuğaşi Berepe, 1998’in sonlarında Kazım Koyuncu’nun gruptan ayrılmasıyla dağıldı.

Kazım’ın ayrılmasından sonra grubun diğer elemanları grubu devam ettirme yönünde bir irade ortaya koyamadılar ve Zuğaşi Berepe grubunun varlığı son buldu.

Şair Ceketli Çocuk: Kazım Koyuncu

Kazım Koyuncu grubun bazı üyeleriyle solo çalışmalarına devam ederken, Mehmedali Barış Beşli lazca çalışmalarına yoğunluk verdi. İlerleyen yıllarda Gülbeyaz dizisiyle ülke çapında bir şöhrete sahip olan Kazım Koyuncu, o henüz çocukken yaşanan Çernobil faciasından dolayı Karadenizlilerin makus talihi olan kanser hastalığına yakalandı.

Tarihler 25 Haziran 2005’i gösterdiğinde “Şair Ceketli Çocuk” Kazım kansere direnemedi ve hayata gözlerini yumdu. Yazdığı veda mektubunu “teşekkürler dünya…” diye bitirdi.

“Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine,ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar ‘a, ateş hırsızlarına, Ernesto “Çe” Guevara’ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya…”

Kazım’ın Sevgisi…




Total
0
Shares
Önceki
Öncesi ve Sonrası: Antik Roma Yapıları
Antik Roma Yapıları

Öncesi ve Sonrası: Antik Roma Yapıları

Circus Maximus'tan Satürn Tapınağı'na

Sonraki
Dinozorlar Bugün Yaşasaydı
Dinozorlar Bugün Yaşasaydı

Dinozorlar Bugün Yaşasaydı

Daha zeki hayvanlar olacaklardı

Bunları da Beğenebilirsin